Geleceğin Dili Kodlama: 21yy.’da Yaratıcılığı İfade Etmenin Yolu

23-11-2020 22:31
Geleceğin Dili Kodlama: 21yy.’da Yaratıcılığı İfade Etmenin Yolu
       
Didem Topuz Eker
Salı 24 Kasım 2020
Çoğumuz teknolojiyle özgürleşeceğimize inanıyoruz. Peki, bu uğurda teknolojinin dilinden anlamaya da var mıyız? Gelecekte dijital teknolojileri üretenlerden mi yoksa tüketenlerden mi olacağız? Önümüzdeki 25 yılda bildiğimiz anlamda işlerin %47’sinin yok olacağını ve robotların, daha fazla iş kolunda, insan gücünün yerini alacağını düşünürsek, bu seçim yakın gelecekte kaderimizi belirleyecek.

Koşulların geçmişten oldukça farklı olduğu günümüzün kaotik düzeninde, sayısız program ve makine hayatımıza girdi bile. Teknoloji; sürücüsüz arabalar, 3 boyutlu yazıcılar, dronlar, kapsül endoskopisi gibi sayısız biçimlerde, kimi zaman da kullandığımız nesnelerin içine gömülü olarak fark ettirmeden yaşantımızı değiştiriyor. En basiti haber takip etmek, kitap dinlemek, yemek tarifi izlemek, sosyalleşmek gibi pek çok şeyi tek bir cihazın içindeki onlarca uygulamayla yapabiliyoruz. 

Geçmişte okur-yazarlığın toplumlara kazandırdığı hakimiyet yerini yeni tür bir okur-yazarlığın, "icat okur-yazarlığı”’nın hakimiyetine bırakıyor. 

İşiniz doğrudan bilişim olsun, ya da olmasın irili ufaklı çoğu mesleğin uygulaması makinelerin ve programların elinden oluyor artık. Sağlık alanındaki ölçümlemeler, sürdürülebilir bina sistemleri, lojistik uygulamalar, müşteri ilişkileri ve benzeri pek çok alanda programlarla birlikte çalışıyoruz.  Bu yüzden kodlama yalnızca bilgisayar programcılarının değil pek çok meslek insanının ihtiyacı olan bir araç. Üstelik öğrenmek isteyenlere bu imkânı tanıyan çok çeşitli ve kolayda kanal var. 

 

Kodlama çoğumuzun aklına bilim kurgu ya da robotik bir geleceğe ait çağrışımlar getirse de aslında, gözümüzü dünyaya açar açmaz öğrenmeye başladığımız dilden farklı değil. Nasıl insanları, içinde bulunduğumuz çevreyi, ilişkilerimizi anlamlandırmak için kullandığımız temel bir araç olan dilin kendine ait kuralları varsa, kodlamanın da öyle. Ve bunları öğrenmek yeni bir dili öğrenmekten çok da farklı değil. 

Program yazdığınızda bir problemin çözümüne dair bir tasarım geliştirmiş olursunuz. Kodlamada ise bu tasarımı makinelerin anlayacağı dile aktarırsınız. Bunu basitleştirirsek ve yazı yazma benzetmesi üzerinden gidersek; program yazmak, kompozisyon yazmak gibidir. Nasıl anlatacağını bildikten sonra kompozisyonunun hangi dilde olmasını istiyorsan, İngilizce, Fransızca, Türkçe gibi, koda geçirebilirsin.   

Seymour Papert ve arkadaşları 1969’da çocukların kodlamayı öğrenebilmeleri için logo programlama dilini geliştirirken, hedefledikleri çocukların sınırsız yaratıcılıklarını kolayca ifade edebilecekleri bir aracı onlara kazandırmaktı. Günümüzde artık çocuklar erken yaşlardan başlayarak böyle araçlar kullanarak, algoritmik düşünme becerilerini geliştiriyorlar. Bunların içinde anaokulu seviyesinde ekrandan bağımsız kodlama kavramlarını 
ve algoritma mantığını öğreten Beebot ve Cubetto’yu, internetten ulaşılabilecek scratchjr.org, compute-it.toxicode.fr ve code.org gibi blok tabanlı kodlama eğitimi platformlarını sayabiliriz. 


Bilgi çağında bu ve benzeri araçlar, dünyada olduğu gibi ülkemizde de okullarda, evlerde, atölyelerde daha yaygın olarak kullanılıyor. Çocuklar stratejik düşünme, öngörebilme, bir problemin birden fazla çözümü olabileceği bilincini geliştirme, hatalara karşı toleranslı olma ve bunları düzeltmek için gerekli odaklanmayı sağlayabilme, eleştirel düşünebilme, yardımlaşma ve takım olarak çalışabilme gibi çok önemli yetenekler kazanıyorlar.  

Bu araçları ve kullanılan öğretim metodunu seçerken önem vermemiz gereken bir konu da çalışmaların ne kadar yapılandırılmış olacağıdır. Çocuklara bilmece türü, çözümü önceden belirlenmiş bir problem çözme mantığı sunmak yerine, kendi seslerini duyurabilecekleri ve ifade güçlerini kazanabilecekleri açık uçlu bir öğretim modeli sunmak, şüphesiz bilişim okur-yazarlığının hakkını vermeye daha yakın olur.   

IdeaSoft® | E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.